İskender Bayhan Çalışma Bakanı’na sordu: Sendika beresi takmak suç mu?

Emek Partisi(EMEP) Milletvekilleri İskender Bayhan ve Sevda Karaca işçilerin sendikal örgütlenme sürecinde yaşadığı sorunları Meclis gündemine taşıdı.

Karınca Lojistik’te Murat Gültekin’in Liman-İş yazılı bereyle çalıştığı için çeşitli gerekçeler gösterilerek tazminatsız işten atılmasını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a soran İskender Bayhan, “İşçilerin sendikal örgütlenme ve faaliyetlerine yönelik engellemelere karşı olan yasal düzenlemeler ve uygulanan yaptırımların caydırıcılığını artıracak adımlar atmayı düşünüyor musunuz?” dedi.

EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ise Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre , SGK kaydı bulunan işçilerin sadece yüzde 14,42’sinin sendika üyesi olduğunu belirterek, Çalışma Bakanı Işıkhan’a, “2020, 2021, 2022 ve 2023 yıllarında, ilk kez yetki tespitine konu olan iş yerlerinden kaç tanesinde, işverenler tarafından çoğunluk tespitine (yetkiye) itiraz edilmiş ve dava açılmıştır?” diye sordu.

‘SENDİKAL FAALİYET YÜRÜTME HAKKI PATRONLAR TARAFINDAN ENGELLENMEKTEDİR’

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51. ve 52. maddeleri ile çalışanların sendikal hak ve özgürlüklerinin teminat altına alındığını belirten Bayhan, “Sendikalarda serbestçe örgütlenme hakkını güvence altına alan Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) 87 No’lu Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması ve 98 No’lu Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı sözleşmeleri ise ülkemizin kabul ettiği ve uygulamakla yükümlü olduğu sözleşmelerdir. Ancak gerek iç hukukta gerekse uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde sendikal örgütlenme ve sendikal faaliyet yürütme hakkı patronlar tarafından engellenmektedir. Çeşitli iş kollarında hakları etrafında birleşerek sendikalaşma süreci yürüten işçiler baskı ve mobbinge maruz bırakılarak yıldırılmak istenmektedir” dedi.

‘KARINCA LOJİSTİK’TE 3 İŞÇİ SENDİKAL FAALİYET YÜRÜTTÜĞÜ İÇİN ÇEŞİTLİ BAHANELER İLE İŞTEN ÇIKARILMIŞTIR’

Karınca Lojistik’in Büyükçekmece deposunda çalışan işçilerin, 2021 yılının haziran ayında Liman-İş sendikasına başvurarak sendikalaşma sürecini başlattığını, yetki aşamasına gelindiğinde ise Karınca Lojistik yönetimi tarafından işçi sayısının arttırıldığının beyan edildiğini dile getiren Bayhan, “Ardından, iş kolu değişikliğine giderek ve işçileri sürekli sendikadan uzaklaştıracak, mücadeleden alıkoyacak hamleler yaparak işçiler üzerinde baskı kurmaya çalışmıştır. Bu süreç içerisinde 3 işçi sendikal faaliyet yürüttüğü için çeşitli bahaneler ile işten çıkarılmıştır. Asgari ücret düzeyinde ücretlerle açlık sınırının altında yoğun denetim, performans baskısı ve mobbing ile çalışmak zorunda kalan işçiler üzerindeki baskı günden güne artmaktadır. Sendikal örgütlenme faaliyeti yürüten işçilere diğer ‘işçileri tahrik etme’, ‘işverene karşı kışkırtma’ gibi mesnetsiz gerekçelerle tutanak tutularak savunma istenmektedir. Daha önce de basına yansıdığı şekilde işçiler istifaya zorlanmış ve bazı işçilerden baskı ile e-devlet şifresi istenerek sendikaya üye olup olmadığı denetlenmiştir” ifadelerini kullandı.

Emeği ve alın terinin karşılığını almak üzere sendikalaşan işçilerin düzenli aralıklarla fabrika yönetimi tarafından işten çıkarma tehditlerine maruz kaldığını söyleyen Bayhan şöyle devam etti: Gelinen son noktada ise, 26.01.2024 tarihinde Murat Gültekin’in Liman-İş sendikasının şapkasını taktığı gerekçesi ile önce fabrika müdürü tarafından sorguya çekilmiş, ‘Hala sendika kafasındasınız’ denilerek yıldırılmaya çalışılmış, birkaç gün sonra ise işçiye 4857 sayılı Kanun Madde 25-II-d bildirim kodu ile işten çıkarıldığına dair bir bildirim gelmiştir” dedi.

Bayhan Yanıtlaması istemiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a şu soruları yöneltti:

– 2021 yılının haziran ayında işçilerin Liman-İş sendikasına başvurarak sendikalaşma sürecini başlatmalarının ardından, işçilerin istifaya zorlanması, işten çıkarılmaları ve sendikal faaliyetlerinin çeşitli biçimlerde engellenmesi gibi durumlarla ilgili olarak, Bakanlığınız işçilerin anayasa ve uluslararası sözleşmelerle garantiye alınmış sendikal hak ve özgürlüklerini engelleyerek suç işleyen Karınca Lojistik’e karşı ne gibi yaptırımlar uygulamayı düşünmektedir?

– İşçilerin sendikal örgütlenme ve faaliyetlerine yönelik engellemelere karşı olan yasal düzenlemeler ve uygulanan yaptırımların caydırıcılığını artıracak adımlar atmayı düşünüyor musunuz? Bu kapsamda, mevcut yasal çerçevenin iyileştirilmesi veya yeni düzenlemeler yapılması gibi konularda planlarınız var mıdır?

– 26.01.2024 tarihinde Murat Gültekin isimli işçi, Liman-İş sendikasının beresini taktığı gerekçesi ile fabrika müdürü tarafından baskıya uğramış ve birkaç gün sonra işçiye 4857 sayılı Kanun Madde 25-II-d bildirim kodu ile işten çıkarıldığına dair bir bildirim gelmiştir. İnsanca çalışma koşulları ve insanca yaşanacak bir ücret için anayasal hakkını kullanarak sendikalaşan Karınca Lojistik işçilerinin keyfi bir şekilde işten çıkarılmasının önünü açan 4857 sayılı Kanun Madde 25/2 işten çıkarma kodunun kullanımı Bakanlığınız tarafından denetlenmekte midir?

– Ülkemizde elle taşıma işi ile ilgili usul ve esaslar Elle Taşıma İşleri Yönetmeliği 6331 sayılı Kanunun 30’uncu maddesine dayanılarak 24/7/2013 tarihli ve 28717 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Özellikle depolarda elle ürün taşıyan, kaldıran ve transfer eden işçilerin ağırlıklı bulunduğu Karınca Lojistik çalışanları; bel, boyun ve bileklerinde ödem ve fıtık oluştuğunu ifade etmektedirler. Uzun taşıma mesafeleri, yorucu itme ve çekme işlemleri ve yetersiz dinlenme sürelerine performans baskısı da eklenince ürün toplama hedeflerinin tutturabilmesi adına işçiler, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarına aykırı bir şekilde çalışmaya zorlanmaktadırlar. “İş yerine sağlam girdik, çürük çıktık” diyen Karınca Lojistik işçilerinin, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine uygun bir şekilde çalışıp çalışmadığına dair denetlemeler yapılmış mıdır? 2020-2024 yılları arasında Bakanlığınız müfettiş ve denetçileri tarafından bir denetim gerçekleştirilmişse, bu denetimler sonucunda tespit edilen eksiklikler ve alınan önlemler nelerdir?

‘SGK KAYDI BULUNAN İŞÇİLERİN SADECE YÜZDE 14,42’Sİ SENDİKA ÜYESİDİR’

“Çalışma Bakanlığın açıkladığı verilere göre, SGK kaydı bulunan işçilerin sadece yüzde 14,42’si sendika üyesidir. TİS’ten yararlanan işçi sayısı 898.237, TİS’den yararlanma oranı ise yüzde 6’nın altındadır. Bu oran vahimdir ve İLO üyesi ülkeler arasındaki en düşük oranlardan birisidir” diyen Sevda Karaca, “Sendikal örgütlülük düzeyinin düşük olmasının en önemli nedenlerinden birisi, sendikaların yeni örgütlendiği iş yerlerinde, ülke ve iş yeri barajıyla birlikte yetki prosedürünün kendisidir. Yasadaki hatalı düzenleme ve bunun kötüye kullanımı nedeniyle iş yerinde çoğunluk işçiyi üye yapan sendikalar yetki belgesi alamamakta ve Toplu İş Sözleşmesi (TİS) bağıtlanamamaktadır” dedi.

‘TİS HAKKI KAĞIT ÜZERİNDE KALIYOR’

TİS’den yararlanma oranının bu denli düşük olması işçilerin çalışırken yasal haklarından dahi yararlanamamasını beraberinde getirdiğini belirten Karaca, “TİS hakkı kağıt üzerinde kaldığı için tüm dünyanın tersine bireysel iş hukukunun uygulama alanı genişlemiş, patronun karşısında birey olarak zayıf kalan işçilerin hakları sürekli ihlal edilir olmuş, haksız fesihler ve alacakları ödenmeyen işçilerin yoğunluğu nedeniyle iş mahkemeleri tıkanma noktasına gelmiştir. Sendikal örgütlülüğünü sağlayan işçilerin TİS hakkına sahip olmasındaki en önemli engellerden birisi ise yetki itirazı sistemidir. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 43. maddesi yetki itirazını düzenlemiştir. Yasanın 42. Maddesi uyarınca, Bakanlığınız, bir sendikanın başvurusu üzerine, sendikanın işyerinde gerekli sayıda işçiyi üye yapıp yapmadığını ve yetkili olup olmadığını kayıtlar üzerinden tespit ettiğinde, bu tespiti başvuran sendikaya, ilgili işverene, işveren sendika üyesi ise işveren sendikasına ve işkolundaki kurulu işçi sendikalarına bildirmektedir” ifadelerini kullandı.

‘YETKİ TESPİTİNE İTİRAZ DAVALARININ KESİNLEŞMESİ YILLARI ALMAKTADIR’

Karaca şöyle devam etti: “İşverenler, sendikanın yetkili olduğunu gösterir olumlu yetki tespitine karşı dava yolunu seçmekte, itiraz dilekçesini görevli makama (işyeri merkezinin bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü veya grup TİS’lerde Bakanlık) kaydettirdikten sonra mahkemeye vermektedir. İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurmaktadır. Yetki tespitine itiraz davalarının kesinleşmesi yılları almaktadır. Bu sırada iş yerindeki sendika üyelerinin işten çıkartıldığı, istifaya zorlandığı, sendikanın etkinliğinin zayıflatıldığı ise herkesin malumudur. Sonuç olarak, mevcut mevzuat ve uygulama çerçevesinde, sendikal örgütlenme olmayan iş yerlerinde örgütlenmek, yetki almak ve TİS imzalamak neredeyse imkansız hale gelmiştir.”

Sevda Karaca da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a şu soruları yöneltti:

– 2020, 2021, 2022 ve 2023 yıllarında bir işçi sendikasının daha önce yetkili olmadığı iş yerleri dikkate alınarak, ilk kez yetki tespiti için başvuru yapılan iş yeri sayısı ve bu iş yerlerindeki toplam işçi sayısı ne kadardır?
2020, 2021, 2022 ve 2023 yıllarında, ilk kez yetki tespitine konu olan iş yerlerinden kaç tanesinde, işverenler tarafından çoğunluk tespitine (yetkiye) itiraz edilmiş ve dava açılmıştır?

– Bu yetki davalarından ne kadarı sonuçlanmış; sonuçlanan davaların ne kadarı reddedilmiş, ne kadarında yetki tespiti iptal edilmiştir?
İtirazın reddedilmesiyle kesinleşen yetki tespiti sonrasında kaç işyeri için yetki belgesi düzenlenmiştir?

– İtiraza konu olan iş yerlerinden kaç adedinde nihayetinde Toplu İş Sözleşmesi bağıtlanabilmiştir?

– Yetkiye itirazın, yetki işlemlerini durdurması düzenlemesinin yol açtığı vahim tablo karşısında, Bakanlığınız itirazın kendiliğinden yetki işlemlerini durdurmaması, yetki işlemlerinin ancak mahkeme kararıyla durdurulabilmesi yönünde mevzuat değişikliği dahil herhangi bir çaba içerisinde olmuş mudur? (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir